Haksız tahrik bir hukuka uygunluk nedeni değil, kusurluluğu etkileyen nedendir. Bu nedenle, haksız tahrik altında işlenen hareketin hukuka aykırılık hali devam etmekte, diğer bir ifade ile bu durum, failin hareketini hukuka uygun hale getirmemektedir.
TCK m.29’da düzenlenen haksız tahrik hükmü genel bir düzenleme olup, koşulları gerçekleştiğinde tüm suçlar bakımından uygulanabilir. Ancak Yargıtay bazı suç tiplerinin niteliği itibariyle haksız tahrik ile bağdaşmadığını düşünmektedir. Ancak taksirli suçların haksız tahrik altında işlenmesinin mümkün olmadığını ifade edebiliriz. Zira taksir kusur şeklinde neticenin istenmemesi söz konusu olduğu için, bu kusur şeklinin haksız tahrik ile uyuşmadığı açıktır. Nitekim Yargıtay da, taksirli suçların haksız tahrikin etkisi altında işlenemeyeceği yönünde kararlar vermektedir.
Haksız tahrikin bu anlamda ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran meşru savunma hukuka uygunluk hali ile de karıştırılmaması gerekir. Meşru savunmada, başlamış ve henüz sona ermemiş veya tekrarı muhakkak olan bir saldırının varlığı ve bu saldırıyı defetme zorunluluğunun bulunması gerekir. Oysa haksız tahrikte, sona ermiş haksız bir fiil olmalıdır. Öyle ise fail, saldırı devam ederken meşru savunma kapsamında yer alan bir fiile meşru savunmada bulunmayıp daha sonra suç işlerse, ancak bu takdirde haksız tahrik hükümleri uygulanabilir. Nitekim Yargıtay da bazı kararlarında benzer yönde görüşlere yer vermiştir.
Meşru savunmada sınırın aşılması hallerinde de sınırın aşılmasına ilişkin 27.madde hükmü uygulama alanı bulacak; ayrıca haksız tahrike ilişkin hükümlerin uygulanması gerekmeyecektir.
Failin haksız tahrik neticesinde birden fazla suç işlemesi halinde ise, haksız fiil hükmünün her bir suç bakımından ayrı ayrı gözönünde bulundurulması gerekir, bununla birlikte, TCK m.29 hükmü sadece bir kez uygulanır. Haksız tahrike neden olan davranışların birden fazla olması bu neticeyi değiştirmez.
Haksız tahrike ilişkin özel düzenlemeler bakımından 765 sayılı TCK’daki kadar olmasa da TCK’da da bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır. Örneğin TCK m.129/1 kapsamında, hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi durumunda faile verilecek ceza indirilebilir. Suçun kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi durumunda ise faile ceza verilmez (TCK m.129/2). TCK m. 129/3’te ise özel düzenleme bulunmaktadır.Özel düzenlemelerin bulunması halinde, ayrıca genel düzenleme yapan 29.maddenin birlikte uygulanması mümkün değildir. Diğer bir ifade ile özel düzenleme olay bakımından uygulanmış ise, artık genel düzenleme uygulanmayacaktır.
Haksız tahrik nedeniyle 29.madde uygulanırken, ayrıca takdiri indirim nedenlerini düzenleyen 62.maddenin uygulanması da mümkündür. Ancak 29.madde için kullanılan gerekçenin 62.madde için de kullanılmaması gerekir.
Haksız tahrik kişisel bir indirim nedeni olduğundan özellikle iştirak halinde işlenen suçlarda sadece haksız tahrike uğrayan suç ortağı bakımından etki doğuracak diğer suç ortakları bakımından herhangi bir indirim nedeni olarak uygulanmayacaktır.
Haksız tahrikin koşullarını dört başlık altında açıklayabiliriz. Bunlar; tahriki teşkil eden bir fiil bulunması, bu fiilin haksız olması, haksız fiilin failin öfke ve şiddetli üzüntü hissetmesine neden olması; son olarak da haksız tahrike tepki olarak gösterilen fiilin öfke ve şiddetli üzüntünün etkisi altında işlenmesi ve bunlar arasında nedensellik bağlantısının bulunmasıdır.
Hukukçu meslektaşlarımız için ceza yargılamasında haksız tahrikin uygulamada ne şekilde tezahür ettiğini, ilgili Yargıtay daireleri tarafından verilen güncel kararları yazımızda derledik.
1. Y. CGK 11.12.2018 T., 913 /630 Sayılı Kararı : Ceza sorumlulugunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kisinin haksız bir fiilin kendisinde olusturdugu
hiddet veya siddetli elemin etkisi altında suç islemesi durumunda kusur yetenegindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç isleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dısarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karısıklıgın bir sonucu olarak suç islemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Baska bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdigi hiddet veya siddetli elemin etkisi altındaki kisinin suç islemekten kendisini alıkoyma yetenegi önemli ölçüde azalmıs bulunmaktadır
5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu sartların birlikte gerçeklesmesi gereklidir:
a) Tahriki olusturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya siddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin isledigi suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teskil eden eylem, magdurdan sadır olmalıdır.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda bir zaman sınırlaması mevcut olmayıp, aradan uzunca bir zaman geçse bile önceki olayın etkisiyle suç islenmisse tahrik hükümleri uygulanmalıdır.
2. Y. CGK 16.01.2018 T. 923-11 Sayılı Kararı : Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere; gerek fail, gerekse mağdur ya da maktulün karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak haksız bir eylem ile mağdur ya da maktulü tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak böyle bir durumda, fail ve mağdurun bir diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik sonralık durumları ile birbirlerine etki tepki biçiminde gelişip gelişmedikleri göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
3. Y. CGK 11.10.2016 T. 75-357 Sayılı Kararı : Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir. Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
4. Y. CGK 14.02.2017 T. VE 704-64 Sayılı Kararı : 5237 sayılı TCK'nun 30. maddesinin 3. fıkrasında ise; "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır" hükmü yer almaktadır. Fıkrada hem hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında hata, hem de kusurluluğu etkileyen hata halleri düzenlenmiştir. Hatanın kaçınılmaz olması halinde, fail bu hatasından yararlanacaktır. Kaçınılmazlık hali takdir edilirken, failin gereken dikkat ve özeni göstermesi durumunda bu hataya düşüp düşmeyeceği belirlenmelidir. Ceza sorumluluğunu azaltan nedenlerden olan haksız tahrikin varlığı konusunda da hataya düşülebilir. Haksız tahrikin varlığı konusunda kaçınılmaz hataya düşen fail haksız tahrik hükmünden yararlanacaktır. Fakat burada hatanın kaçınılmaz olması zorunludur. Buna karşılık, hata kaçınılabilir bir hata ise, yani failin kişisel özellikleri göz önüne alındığında, daha dikkatli ve özenli davranması durumunda hatasından kaçınılabilecekse başka bir anlatımla hata meydana gelmeyecekse artık haksız tahrik hükümlerinden yararlanamayacaktır…….. Bu durumda, karşı tarafın haksız tahrik nedeni sayılabilecek bir fiilinin bulunmaması ve sanığın da haksız bir fiilin bulunmadığını bilerek atılı suçu işlemesi karşısında, sanığın haksız tahrikin varlığı konusunda kaçınılmaz bir hataya düştüğünden bahsedilemeyeceği, dolayısıyla hata hükmünden de faydalanamayacağı kabul edilmelidir.
5. Y. 4. CD 24.11.2021 T. 2019/5349 E., 2021/27522 K. Sayılı Kararı : Her iki sanık hakkında mahkumiyet kararı verilen olayda, ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiği hususunda taraflar arasında farklı beyanlarda bulunulması nedeniyle bir önceki bentte isimleri belirtilen tanıklarda dinlenip, tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde de durularak sanıklar hakkında TCK’nın 29. maddesi kapsamında bir değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
6. Y. 2. CD 12.10.2021 T., 2020/33211 E., 2021/16526 K. Sayılı Kararı : Haksız tahrikin kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi halinde ceza sorumluluğunu azaltan bir ceza indirimi nedeni olduğu, sanıkların aşamalarda alınan savunmalarında arsalarının kamulaştırma bedellerinin verilmemesi nedeniyle suça konu eylemleri gerçekleştirdiklerini beyan ettikleri nazara alındığında sanıkların savunmaları doğrultusunda katılan kurum tarafından haksız bir eylemin bulunup bulunmadığı, aralarındaki uyuşmazlığın hukuki anlaşmazlık olup olmadığı değerlendirilerek, TCK'nın ilgili maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
7. Y. 1. CD 01.12.2008 T., 2008/5346 E., 2008/7646 K. Sayılı Kararı : Oluş ve kabule göre; taksirli suçlarda tahrik hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı düşünülmeden, tahrik nedeniyle cezadan indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini bozmayı gerektirmiştir.
8. Y. 1. CD 15.12.1988 T., 1988/4349 E., 1988/4512 K. Sayılı Kararı : Eşi Bahtişen ile ilişki kurup bu ilişkisini sürdüren kardeşi Tevfik'in öldürülmesi için sanık Mustafa'yı azmettiren sanık Bayram lehine oluşan ağır tahrikten, kiralık katil durumundaki sanık Mustafa'nın yararlanamıyacağı düşünülmeden adı geçen sanık Mustafa'nın tahrikten yararlandırılması bozmayı gerektirmiştir.
9. Y. 1. CD 20.09.2006 T., 2006/108 E., 2006/3656 K. Sayılı Kararı : Çocuklar arasında çıkan tartışma nedeniyle olay günü tanıkların yanında oturan sanık F.'in yanına gelen maktulün ulu orta sanığa bağırıp küfür ederek tekme sallaması eyleminin sanık F.’nin ve bu olayı evinin camından gören sanık F. 'in oğlu sanık A’nın yönünden tahrik niteliğinde olacağı ve sanıklar hakkında tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçeyle tahrik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
10. Y. CGK 12.12.2001 T., 238-239 Sayılı Kararı : .. Kaldı ki yukarıda değinilen üç anlatımdan birinin diğerine üstün tutulamaması halinde dahi Ceza Genel Kurulunun benzer olaylara ilişkin kararlarında da vurgulandığı üzere, ortadan kaldırılamayan mevcut şüphe sanık lehine yorumlanmalı, yerleşik uygulama doğrultusunda, maktul Hasan'ı öldürme suçunda sanık lehine ağır haksız tahrik koşullarının oluştuğu kabul edilerek, öldürme suçunda tahrik bulunmadığına ilişkin olan ve bu yönüyle de isabetli görülmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmü bozulmalıdır.
11. Y. 1. CD 20.12.2021 T., 2021/10537 E., 2021/15142 K Sayılı Kararı : Sanık ... hakkında ilk derece mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmüne karşı yapılan istinaf başvuruları üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmaksızın, sanık lehine 5237 sayılı TCK'nin ilgili maddesi uyarınca haksız tahrik hükümleri uygulanarak sanık hakkındaki hükme yönelik istinaf başvurularının 5271 sayılı CMK'nin ilgili maddesi gereğince düzeltilerek esastan reddine dair karar verilmiş ise de; anılan halin ilgili maddesinin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerden olmadığı, bölge adliye mahkemesince TCK'nin ilgili maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için, CMK'nin ilgili maddesi uyarınca duruşma açılıp, yapılan delil değerlendirmesi sonucunda CMK'nin ilgili maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.
12. Y. 4. CD 13.12.2021 T., 2019/6577 E., 2021/29052 K. Sayılı Kararı : Mağdur ... ’ın tehdit edildiği olay günü, mağdur ...’ın erkek arkadaşının aracına bindiğini gören ayrı yaşadığı eşi tanık ...’ın eşiyle tartışıp durumu mağdurun babası olan sanık ...’e haber vermesi üzerine olay yerine giden sanığın tehditte bulunduğunun anlaşılması karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek sonucuna göre TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması bozmayı gerektirmiştir.
Comments